Bilbo Baggins, Shire adı verilen muhteşem ve huzurlu bir
bölgede, yeşil vadiler ve sıcak hüzünleriyle dolu bir köyde yaşayan bir hobbit
idi. Yıllar boyunca, hobbit delicesine düzenli ve tehlikeden uzak bir hayatın
tadını çıkardı. Kocaman, rahat bir hobbit deliğinde yaşamaktan büyük mutluluk
duyardı, evi çeşitli konforlarla dolu ve dışarıdaki dünyadan izole edilmişti.
Bahçesindeki renkli çiçeklerle çevrili yoldaşları ve iyi yemeklerle dolu bir
mutfak, onun en sevdiği şeyler arasındaydı. Ancak, kaderin kapısı bir gün
beklenmedik bir şekilde çalacaktı ve Bilbo'nun sakin hayatı sonsuza dek
değişecekti.
Bir sabah, Bilbo Baggins'in kapısı çalındı ve onu büyücü
Gandalf karşıladı. Gandalf, uzun ve gri sakallarıyla ve şaşırtıcı büyülü
yetenekleriyle ünlüydü. Bilbo'yu heyecan verici bir maceraya katılmaya davet
etmek için Shire'a gelmişti. Gandalf, büyük bir tehlikenin yaklaştığını ve bir
yolcunun, bir hırsızın ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Bu yolcu, Gandalf'a göre
Bilbo Baggins'den başkası olamazdı.
Ancak, Bilbo, onu bekleyen maceraların cazibesine kapılmak
yerine, sakin ve düzenli yaşamını korumak istedi. Onun için bilinmezliklerle
dolu bir dünya çok fazla risk taşıyordu ve o riskleri göze almak istemiyordu.
Bu yüzden Gandalf'ın teklifini kesin bir şekilde reddetti ve evine geri
dönmesini söyledi. Gandalf, Bilbo'nun kararına saygı duydu ve sessizce evden
ayrıldı, ancak gitmeden önce Bilbo'ya bir hatıra bıraktı.
Bilbo, Gandalf'ın ayrılışıyla rahat bir nefes aldı ve evine
döndü. Ancak, Bilbo'nun farkında olmadığı şey, Gandalf'ın onunla ilgili gizli
planlarının olduğuydu. Büyücü, Bilbo'nun evine bir işaret bırakmıştı. Asasıyla
duvara çizdiği semboller, cüce dilinde bir mesaj taşıyordu. Gandalf, Bilbo'yu
Yalnız Dağ'a, cücelerin kaderini değiştirecek bir yolculuğa davet etmişti. Bu
işaret, gelecek günlerde gerçekleşecek olayları haberdar etmek içindi.
Ertesi gün, Bilbo'nun evinde beklenmedik bir şekilde
hareketlenme başladı. Küçük hobbit deliği, cücelerin gelmesiyle giderek
kalabalıklaşıyordu. Bilbo, cücelerin varlığından habersizdi, ta ki kapısını
çalan ilk cüceye kadar. Ardından diğerleri gelmeye başladı ve Bilbo, kafası
karışık bir şekilde, neden bu kadar çok cücenin kendisine geldiğini anlamaya
çalışıyordu. Ancak tüm bu gizemli hareketlilik, sonunda Gandalf'ın belirmesiyle
bir anlam kazandı.
Gandalf'ın gelişi, Bilbo'ya gerçeği açıkladı. Bu cüceler,
önderleri Thorin Meşekalkan'ın liderliğinde Yalnız Dağ'a bir yolculuğa çıkmak
için Bilbo'nun evinde buluşmuşlardı. Thorin ve on iki cüce, Yalnız Dağ'ın
derinliklerinde Smaug adındaki korkunç bir ejderhanın hüküm sürdüğü yerde,
Kralın mücevheri olan Arken Taşı'nı geri almak için cesur bir hırsız
arıyorlardı. Bilbo, bu teklife onur duyarak kabul etti ve maceraya atılmaya
karar verdi.
Teklifin verildiği o gece, Bilbo'ya bir gece düşünme süresi
verildi. İçinde kararsızlık ve endişe ile dolu saatler geçirdi. Tehlikeli bir
görevin üstlenmek, bilmediği topraklarda yabancılarla bir araya gelmek ve korku
dolu bir ejderhayla karşı karşıya gelmek hiç de kolay bir karar değildi. Ancak,
Bilbo'nun içindeki merak ve maceraperestlik, sonunda üstünlük sağladı ve sabahı
karşıladığında, kendini beklenmedik bir yolculuğun içinde buldu.
Bilbo Baggins artık, sıradan bir hobbit olmaktan çıkıp,
büyük bir maceranın tam ortasında yer alıyordu. Beklenmedik yolculuk başlamıştı
ve Bilbo, kendini keşfetme, cesaretini sınamak ve içindeki kahramanı ortaya
çıkarmak için yola çıkmıştı. Onu tehlikeler, dostluklar ve büyülü diyarlar
bekliyordu. Bilbo Baggins, hayatının en büyük ve en önemli macerasına doğru
adım attı.