Victor Hugo - Sefiller Roman Özeti

 


Jan Valjean, kitabımızın ana karakteridir. Yoksul bir köylü olarak başlayan Jan Valjean, ailesini doyurabilmek için ekmek çalma suçundan yakalanıp kürek cezasına çarptırılmıştır. Sadece karnını doyurmak için çaldığı ekmek nedeniyle sistemin kendisine uyguladığı ceza çok ağır gelmiş ve kaçma girişimlerinde bulunmuştur. Ancak her seferinde yakalanarak cezası 19 yıl daha uzatılmıştır. Jan Valjean, hapisten çıktığında açlık ve soğuğun etkisiyle bir yudum su, bir lokma ekmek ve bir sıcak yatak arayışına düşmüş, ancak ünü tüm diyarlara yayılmış olduğu için tüm kapılar yüzüne kapanmıştır. Bileğinin gücüyle bile bir köpek kulübesine bile sığınmaya muhtaç duruma düşen Valjean'ın içi öfkeyle dolmuş ve maruz kaldığı haksızlıklar düşündükçe kalbi kararmıştır.

 

Ancak kaderi, ona kapısını açan bir kasabanın psikoposuyla kesişmiştir. Psikopos, aydınlık dolu bir kalbe sahip, herkesi anlamaya ve yardım etmeye çalışan, insanların içlerindeki iyiliğe inanan bir kişidir. Yoldan geçen herkesi evine alır ve geceleri bile kapısını kitlemez. İhtiyaç dışı her şeyi ihtiyaç sahiplerine dağıtmaktan mutluluk duyarlar. Jan Valjean'ın şansı belki de hayatında ilk kez yaver gitmiş ve psikoposun evine ulaşmıştır. Psikopos onu içeri kabul eder, sıcak bir yemek ve bir yatak sunar. Ancak Jan Valjean, içindeki dürtülere engel olamayarak, psikoposun evindeki tek değerli şey olan gümüş şamdanı çalar ve iyiliğe karşılık kötülük yapar. Yakalandığında, psikopos onun hakkında bilgi vererek Valjean'ın şamdanı kendisine hediye ettiğini ve çalmadığını söyler. Bu olay, Jan Valjean'ın kalbinin aydınlanmasına yol açar ve her ne olursa olsun iyi bir insan olabileceğini anlar. Bundan sonra hayatını bu amaç doğrultusunda yaşamaya söz verir.

 

Yıllar sonra Fransa'nın kuzeyinde fakir bir kasabada Jan Valjean, zengin bir mücevher imalatçısı olan Madlen Baba olarak yaşar. Bu fakir kasabayı kalkındırır ve buradaki fakirlere yardım eder. Halk tarafından "baba" diye anılır ve belediye başkanı seçilir. Madlen Baba'nın fabrikasında çalışan Fantaine isimli bir kadın, onun bilgisi olmadan işten çıkarılır. Fantaine, hancı bir aileye kızını emanet eder ve onun bakımı için sürekli para gönderir. Bu nedenle hayat kadınlığı yapmaya başlar. Bir hapishane ziyaretinde yolu Madlen Baba ile kesişir. Madlen Baba, bu zavallı ve hasta kadına acır ve kızını kurtaracağına söz vererek onu hemşirelere emanet eder. Her şey yolunda giderken "D" kasabasında bir adam elma çalarken yakalanır. Herkes, yakalanan adamın Jan Valjean olduğundan emindir. Ancak bu durumu bilen tek kişi Madlen Baba'dır. Madlen Baba, bu haksızlığın üstünü örtsen bile, ömrü boyunca her duyduğunda ve düşündüğünde aklından çıkmayacak olan bu isimden sonsuza kadar kurtulmanın mümkün olmadığını anlar. Madlen Baba, tertemiz bir ahlak anlayışıyla kurduğu hayatının ikinci yarısını böyle bir haksızlığın üzerinde devam ettiremeyeceğini anlar ve mahkeme günü jürinin önünde gerçek Jan Valjean olduğunu itiraf eder. Tutuklanacakken kaçar ve kızını beklerken vefat eden Fantaine'e verdiği sözü gerçekleştirmek için küçük Cosette'yi hancıların zulmünden kurtarır. Yıllar önce iyiliğiyle etkilediği bir manastırda bahçıvan olarak çalışan bir adamın yanına sığınırlar. Cosette, manastırda eğitim alır.

 

Cosette, zengin dedesi tarafından büyütülen Marius'a aşık olur. Marius, isyan eden cumhuriyetçilerin tarafındadır. Jan Valjean da aynı taraftadır. Paris kan gölüne dönmüş, ancak zafer cumhuriyetçilerin olmuştur. Jan Valjean'a, Javert tarafından ona düşmanlık besleyen ve acımasızlıkla hareket eden birini öldürme görevi verilir. Ancak Jan Valjean, Javert'in hayatını bağışlar. Marius ağır yaralandığında, Jan Valjean onun hayatını kurtarır. Jan Valjean, Cosette'nin Marius'a olan bağlılığının farkındadır. Jan Valjean, Cosette'nin bir kürek mahkumunun kızı olduğunun ortaya çıkmaması için ortadan kaybolur. Marius ise hayatını kurtaranın Jan Valjean olduğunu bilir. İki genç birbirlerine kavuştuktan sonra Jan Valjean'ı bulmak için arayışa girerler. Jan Valjean'ı son günlerinde bulduklarında, onun yanından ayrılmazlar ve onun son nefesini verene kadar yanında kalırlar.

 

Sefiller, benim görüşüme göre bugüne kadar yazılmış en güzel kitaptır. Bu eserde, iyiliğin her karanlıktan dönüşebileceği, her insanın ne kötü duruma düşerse düşsün içinde hala iyilik barındırabileceği anlatılır. İnsanların bencillik ve bireysel mutluluklarına odaklanarak birlikte daha mutlu ve insancıl bir şekilde yaşanabileceği gerçeğini göz ardı etmelerinin asıl sefillik olduğunu gözlemliyoruz. Bu eserde, Jan Valjean'ın kalbinin kin ve nefretle dolu olduğu bir dönemde bile tek bir iyilikle nasıl tamamen değişebildiği ve başkalarının hayatlarına ışık saçabildiğini görüyoruz.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski