Rabia'nın sesi oldukça güzeldir ve camilerde, köşklerde
Mevlit okumaya başlar. Polis Nazırı Selim Paşa'nın eşi, Rabia'nın sesine hayran
kalır ve onu himayesi altına alır. Selim Paşa, Rabia'nın yeteneğine de
hayranlık duyar ve Mevlevi dervişi Vehbi Dede ile İtalyan müzisyen
Peregrini'den ders aldırır. Rabia ve Peregrini birbirlerine derinden bağlanır.
Bir süre sonra Tevfik sürgünden döner ve eski Sinekli Bakkal dükkânını tekrar
açar. Rabia, dedesinden ayrılarak babasıyla birlikte yaşamaya başlar. Rabia'nın
sanatına hayran olan Vehbi Dede ve Peregrini, Tevfik'in evine ziyarette
bulunurlar. Rabia, Kuran'ı ve özellikle Mevlit'i o kadar güzel okur ki, Doğu
müziğinde yeni bir çağ açmıştır.
Aynı dönemde Jön Türkler, II. Abdülhamid'in baskıcı
yönetimini devirmek için gizlice çalışmaktadır. Selim Paşa'nın oğlu Hilmi de
Jön Türkler arasındadır. Tevfik, Hilmi'nin isteği üzerine kadın kılığına
girerek Fransız postanesinden Avrupa'dan Jön Türklerin gazetelerini almak
ister, ancak yakalanır. Gerçek ortaya çıktığında, Hilmi ve Tevfik Şam'a sürgüne
gönderilir. Rabia, babası sürgünde olduğu için bakkal dükkânını işletir ve
hafızlık yaparak geçimini sağlar. Bu sırada Rabia'yı çok seven Peregrini, Müslüman
olur ve Osman adını alarak İstanbul'a yerleşir. Rabia ile evlenir. İmam dedesi
vefat etmiş olduğundan, Rabia ve Peregrini dedesinin evinde yaşamaya başlar.
Selim Paşa, II. Abdülhamid'e karşı çalışanlara işkence etmekten çekinmeyen biri
olarak tanınır, ancak öz oğlunu sürgüne gönderdikten sonra yavaş yavaş değişir.
Babalık ve insanlık duyguları uyanır ve işini bırakır. 1908'de Meşrutiyet ilan
edildiğinde, Tevfik sürgünden döner. Rabia'nın bir çocuğu vardır ve Sinekli
Bakkal'da güzel günler yeniden başlar.